Abdülhamit Düşerken

“Timur Selçuk Film Müzikleri 1”
2003 Altın Portakal En İyi Film Müziği,
2003 Uluslararası Ankara Film Festivali En İyi Film Müziği,
SİYAD Sinema Yazarları Derneği 2003 En İyi Film Müziği

Roman: Nahid Sırrı Örik
Senaryo ve yönetim: Ziya Öztan
Müzik: Timur Selçuk

Genişletilmiş kadrosuyla “İstanbul Oda Orkestrası ve Korosu” seslendiriyor.
Yöneten: Timur Selçuk

Baş kemancı: Mete Yesügey
Ud: Mutlu Torun, Kanun: Didem Başar, Kemençe: Binnaz Çelik, Tambur: Ege Körpek,
Ney: Volkan Yılmaz , Flüt: Nazım Acar, Obua: Azad Aliyev, Klarinet: Turgut Aktaş, Fagot: Cavit Karakoç, Trompet: Eldar Aliyev, Trombon: Levent Irmak, Korno: Cem Köse, Vurma Çalgılar: Selim Selçuk.

Kızlar Korosu: Seda Gökkadar, Esin Yılmaz, Esra Akdoğan, Özgül Özbilen, Hazal Selçuk.
Erkekler Korosu: Coşkun Nehir, Niyazi Ölmez, Yüksel Kızılkaya, Okan Şarkent, Yücel Özeke,Çağrı Köktekin.

Ada müzik Stüdyosunda kaydedilmiştir.

Ses kayıt: İhsan Apça
Asistan: Özkan Mete
Grafik tasarım: Karamustafa Tasarım

*Çağdaş Müzik Merkezi Timur Selçuk Prodüksiyonudur.

Sayın Attilâ İlhan’a, TRT Kurumu ve tüm emeği geçenlere teşekkürlerimle. T.S.

1. Başlangıç (A) : (2’51’’)
İttihatçıların temasıyla başlar, coşkulu, sanki ülkeyi değiştirmek istermişcesine. Ardından Şefik, Balkan seslenen bir müzikle, ciddi, ölçülü duyarlı, ancak kararsız ve biraz da hüzünlü bir trompetle ünler. Hareket Ordusunun çağrı temasıyla “Sevda” müziğine bağlanan akış, gene Hareket Ordusunun “Hareket” temasıyla sonlanır.

2. Bitiş (A) : (3’35’’)
Seslendirenler: Koro, Hazal Selçuk, Timur Selçuk.

Attilâ İlhan dizeleri üzerine kızlar korosu, “her başlangıç bir son içindir” dercesine, Balkan gerçeğini, duyarlı bir hüzünle aktarırken “bir yeniyi” muştular sanki. Tedbirli, ölçülü adımlarla İttihatçiler, erkekler korosuyla seslenir. Sanki tarihin derinliklerinden, imanla yürümektedirler.
Bir kız ve bir erkek, kaçınılmaz tarihî gerçek olgusunu, yani “yeniyi”, tarafsız, ancak akıllı bir dille seslerler. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Geleneksel sazlarla batı sazları birbirine karışmıştır.

3. Mehmet Şahabettin Paşa (1’11’’)
Anılarla yorgun bir paşa, sonun yaklaşmakta olduğunu hissediyor. Bitmekte olan imparatorluğun ağırbaşlı hüznünü yaşıyor sanki.

4.Hareket Ordusu : Çağrı, Toplanma, Hareket … (5’04’’)
“ Yeni ”, coşkulu bir biçimde doğuyor. Acıların içerisinden, “ Tarih Baba’nın” şaşmaz yöntemiyle. Yani “ Devrimci ” bir hareketle. Sanki “Kurtuluş Savaşını”, “Türkiye Cumhuriyetini” muştuluyor.

5.Boğaziçinde Kayıklar. (1’11’’)
Sedat’ın Nimet’ e olan sevdalı, mahçup umudu.

6. Şefik, Nimet, Kader. (3’23’’)
İhtiraslarını aklın ışığından yoksun yönlendiren, iyi niyetli bir adam. Sevgiyi ihtirasla bulandıran bir kadın ve ölçüsüz ve sınır tanımayan açlığın, doyamamanın adı olan: Kader.

7.Mehmet Şahabettin’in yalnızlığı.(1’01’’)
Hizmet ile ün ve mevki, güç ve refah tutkusunun, insanî çelişkisinin, acı ve yalnız sonu.

8.Başlangıç B : (2’51’’)
Başlangıç müziğinin farklı bir yorumu.

9.Yürek Yakan Anılar Arasında.(2’48’’)
Uşşak kemençeler, kanunlar. En zayıf anlarımızda karşımıza dikilen hatırlamak istemediklerimiz, içimizi yakanlar. Kafamızın içerisinde bıkmadan dönüp duranlar. Kurtulamadıklarımız. Kendimizi kandıramadığımız, avutamadığımız “kendimiz”.

10. Şefik, Nimet, çatışan ihtiraslar.(3’24’’)
Sevgiyi ateşleyen ihtiras olunca, çatışma kaçınılmaz oluyor. Kaçmakta olan mutluluğun ilacını, böyle bir sevgiden beklediğinizde, kulağınıza eski nağmeler gelmiyor.Ve gene kaçınılmaz “Kader”…, çaresizliğimizin, akılsızlığımızın adı.

11. Sedat’ın mahçup aşkının sonu.(1’11’’)
Çocuk doğurup, akşam eşinin eve gelişini saygılı bir tevekkülle bekleyecek olana doğru, gerçeği kavrama anının hüzünlü yalnızlığı.

12.Gerici Ayaklanma . (3’09’’)
Her zayıflıkta, pusuda yattığı yerden çıkarak, alçaklık ve pislik saçan gerici oluşum.
Aynen bu gün olduğu gibi pislik saçan insan sıfatlı alçaklar. Dağınık gibi görünen, sanki tekil malzemelerin, gerçekte toplu ve düzenli bir “büyük melanetin”, iç ve dış odaklı yansıması olduğunun müzikal anlatımı.

13.Nimet, anılar arasında iç hesaplaşma. ( 2’38’’)
Biraz nedamet, biraz hüzün ve yalnızlık. Geride kalan aşk kırıntıları, aslını anımsatan ama asla onun gibi olmayan. Ve herşeye rağmen yaşamaya devam.

14.Bitiş (B) : (3’35’’)
Seslendirenler: Koro, Hazal Selçuk, Timur Selçuk.
İki insan ekseninde yaşananlara tarafsız bakış çabası. Yapabileceklerimiz ve yapamayacaklarımız. Tarihin akışı, insan. Halk, lider. Hangisi ne kadar, ne ölçüde ? Bütün bunların ışığında suç ve suçlu… İnsanca yaklaşıp anlayabilmek. Yani yaşama gayreti.

15.Başlangıç (A) : (2’51’’)
Düşünmeye başlamadan önce son hatırlama.

balkan uykularından aşırdığım
nevâkâr üzerine hanımelleri
ne yapsam aklımdan çıkaramadığım
hânende müjgân’ın âh etmeleri
bir üsküp baharına ısmarladığım
telkâri bir mülâzim’le birlikte

….. ittihatçılar vardı hilâl bıyıklıydılar
sustasına basılmış birer çakıydılar
mor kumrular patlıyordu câmilerden
mavzerlerin gözü dönmüştü
kara kalpaklıydılar
bir tambur kanat çırpmasın ıtrî’den
eksiksiz bütün ölmüşlerimiz ayaktaydılar
kılıçlar çekilmişti bâkî’nin gazellerinden
budin’den yaşlı sipâhiler
ezan okumaktaydılar
ertuğrul gazi mi tutmuştu
kemal paşa’nın ellerinden
oğuzlar mıydı yoksa bismillâh
yeniden başlamaktaydılar

Attilâ İlhan

Bana sıkça söylenen:

“Ah Timur Bey, ‘İspanyol Meyhanesi’ gibi şarkı istiyoruz sizden” yaklaşımını tebessümle karşılayacak olgunluğa, hamdolsun Yaradan beni eriştirdi. Müzikler evlat gibidirler, aynileri yapılmaz, farklı evlatlar gibi farklı müzikler yapılabilir ancak. Bunu, burnunun ucunun ötesini göremeyen bir vatandaşa anlatmak muhalefete etkin muhalefet yaptırmak kadar zordur. Sizin kırk yıllık çabanızı, belki anlayabildiği ancak, düzgün bir biçimde bile mırıldanamadığı bir hafif müzik şarkısına indirgeyen bir zihniyete hiç anlatamazsınız. Hükümetin “değiştik” dediğine inanır, sizin, oda müziği, senfonik müzik, dramatik müzik, tiyatro ve film müzikleri yazan, hem de yoğun bir biçimde üreten bir kişi olduğunuzu bilmek istemez, buna inanmak istemez. Bu yüzdendir ki, 1938 den beri, gelen soyar, giden soyar bu milleti. Kendi düşen ağlamaz, iyiye yönelmeyene kimse doğru yolu gösteremez.

Hem insan olarak , hem de meslekî açıdan sevdiğim ve değer verdiğim Ziya Öztan kardeşim beni müzikler için aradığında, sinema filmi yapıyor olmamız beni çok mutlu etmişti. Daha önce “Cahide” dizisinde de birlikte çalışmıştık. Ancak sevgili Ziya’nın başına, benim “İspanyol Meyhanesi” sıkıntılarım gelmesin diye, jenerik müziğinden başlayarak, “insan” olgusunu birinci plana alan bir müzikal yaklaşım uygulamamın doğru olacağına inandım.

Zaten bana anlattığı film, tarihî gerçekler içerisinde gelişen insan ilişkilerini işleyecekti.
Uzunca bir jenerik olacaktı. Kendisini ve şiirlerini çok sevdiğim ve sıkça bestelediğim, Attilâ İlhan’ın, İttihat ve Terakki konusunu da işlediğini biliyordum. Jenerik, onun dizeleri üzerine, insan sesi ekseninde ve sıcaklığında gelişmeli diye düşündüm. Ziya’da bu konuda beni destekleyince rahatladım. Kullanabileceğimiz şiirleri, Atilla İlhan’ın onayıyla derlemeye başladık ve seçimimizi yaptık. Film başladığı andan itibaren, bir dizi film çağrışımı yapmayacak ve yönetmene, bu kez bana söylenenin tam tersine, “ gene dizi film gibi yapmış” denmeyecekti.

Ancak jenerik süresi değişti, daha kısa süreli, enstrümantal, yeni bir jenerik gerekti, ve şiirli uzun jeneriğimiz sona kaldı, sona kalınca müzik, yanan ışıklarla birlikte eridi gitti. Bu çalışmada jenerik müziğinin, film başlar başlamaz izleyiciyi, film aracılığıyla kendi iç dünyasına doğru bir yolculuğa çıkarması ve bir iç hesaplaşmayı harekete geçirmesi gerekirdi.

Şiirli jenerik bu özellikteydi. Tarihi gerçeklerin, insani gerçeklerin önüne geçmemesine yardımcı oluyordu ve filmin devamındaki tüm müzikal kurgunun ip uçlarını, ana hatlarını ve temel mantığını vurguluyordu. Ne yazık ki bu fırsatı kullanamadık. Geçmişi anımsama bölümlerinde,“Çoklu Uşşak Taksimleri”ni kullanamadığımız gibi. Filmin konusunu beğendiğim ve yönetmene güvendiğim için müziklerini de severek yazdım. Türk Müziği ve Batı Müziği sazlarını birlikte kullandım. Aynen makam ve usullerde uyguladığım dizi ve ölçü sentezleri gibi. Yerelliğin, “Şoven Milliyetçilik” sığlığına düşmemesine, çok sesliliğin, çiğnenmiş patikaların kuru ve dar yollarından yürümemesine dikkat ettim. Dileğim, hepimizin emeğinin yararlı bir sonuç vermiş olmasıdır.