“BASAD”, (Bakırköylü Sanatçılar Dergisi) Yazısı
**Geçen yıl “BASAD”, (Bakırköylü Sanatçılar Dergisi) için hazırladığım yazıyı aynen yayınlıyorum.
- AKP’nin Atatürk’le ve Atatürkçülükle alıp veremediği nedir? Bu Atatürk düşmanlığı nereden geliyor?
…. Sorun “isim” değil, ismin yaptıklarından “öncesi ve sonrasıdır”, iktidar partisi “buz dağının” görünen kısmıdır…
*Öncesinde, padişahlık döneminde hükümdar, müslüman toplum gözünde, şeriat yasalarını uygulayan, Yaradan’ın imparatorluk sınırları içerisindeki temsilcisidir. Bu yasalar, “O’nun” son elçisiyle gönderdiği kutsal kitabın bizden istedikleri demektir. Bu yasaların uygulanmasında, tarikat, mezhep, cemaat liderleri ve kadılar etkindirler.
*Sonrasında, cumhuriyetin yasaları geçerlidir, “insan”, “Yaradan‘la”, kendi vicdanında buluşur,bu bir devrimdir, padişah, şeyhülislam, kadı, hacı, hoca, şeyh, şıh yoktur,…kişisel ihtiras ve çıkarlar adına kutsal kitap yorumlanamayacaktır,… bu bir güç kaybıdır,… ve kabul edilemez.
*Bu kişiye yönelik bir “düşmanlık” değildir, kaybedilmiş olan gücün yeniden kazanılması, cehalet aracılığıyla teslimiyetin yeniden egemen olmasıdır,.. seçilen isim temsil ettiği değerler bütünü doğrultusunda “hedefin adıdır”,…bunun gerçekleşmesi için maddi ve manevi alanlarda cihat gereklidir,… bunun adı da gericiliktir.
*Benzer durum “bölücü feodal zihniyet” için de geçerlidir,.. kan emici bin yıllık feodal zulüm “özgür ve eşit yurttaş” kabul edemez,… aşiret egemenliğinin sona ermesi ve sömürünün bitmesi , toprak reformu, bu zalimlerin sıradan yurttaş olmaları sonucunu doğuracaktır,…zulmün adı “töredir”, cezası ölümdür, baskıya dayanamayıp kaçan ana da olsa, kardeş te olsa, gittiği yerde bulunur, öldürülür, köyler basılır,.. kadınlar, yaşlılar, bebeler öldürülür,… sonra da “böyle yapmasaydık bizi ciddiye almazlardı”.. denir,.. Bu çağ dışı zihniyetin de son yıllarda aynı “hedefi” seçmesi ve saldırması bu nedenledir. “Feodalizm ve Gericilik” , “şer ve savaşın” adlarıdır,
geçmişte de aynı zaman dilimleri içerisinde harekete geçmişlerdir, aynen bu gün olduğu gibi, aynı kaptan “şer içerler”. Bu kap bu gün BOP kabıdır, bu tarihî bir fırsattır, bir daha ele geçmez ve bu fırsat değerlendirilmelidir.
*BOP emperyalizmdir, sömürüdür,…dünyada birkaç ailenin başı çektiği Güç ve Para Tarikatının (GPT) ve ona salkımlanmış bir takım asalak tüccar ve politikacının oluşturduğu, sıkıntılı ülkelerin siyasî ve ekonomik özgürlüklerini kısıtlayan ve kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiren bir “şer ve savaş” yapılanmasının Orta Doğu planıdır.
*(GPT) kendisine hizmet edecekleri seçer, genelde kendi bünyesinde yetişmiş olanları ya da toplumun bir biçimde peşine takıldığı, yahut takılabileceği isimleri belirler, bunların zayıflıklarını kullanarak sömürü hedefine ulaşmaya çalışır,… Güney Amerika ülkelerinde böyle olmuştur, ülkemizde de böyle olmuştur ve olmaktadır. Bunun için din, etnik köken ve siyasi görüş alanları, kullanılabilirlikleri ölçüsünde makbuldürler, en geçerli kavram slogan… “DEMOKRASİDİR!…”. Medyamızda “demokrasiden” bolca söz edenleri yakından izlemek ve ana maksatlarını sezmek gerekir.
* “Atatürk” ismi Cumhuriyet harcının suyudur,… Çanakkale’dir, Kurtuluş savaşıdır,… şehit ve gazilerdir,… özgürlük ve bağımsızlıktır,…millî ruhtur,…önder gücü “örgütlü halk ordusudur”,…bu suyu besleyen her kaynak kurutulmalıdır…
*Soruya hamiş: toplumsal hareketler boşluk kabul etmez. Cumhuriyet devrimlerine “özünde” sahip çıkamayıp bunu hayata geçirememiş toplumlarda, aydın da, cahil de aynı ölçüde pay sahibidir, hadi cahil bir ölçüde bağışlanabilir, ama aydın asla. Özel günlerde bayrak sallayıp şiirler okuyarak, ya da “andımızı”, “çarpık” bir eğitim sistemini süslemek için ezberletmekle laik cumhuriyet korunamaz ve gelişemez. Maddî ve manevî yoksulluklara sahip çıkarak, dertlinin derdine ayağına kadar giderek, planlı, programlı ve örgütlü bir biçimde el atmasını bilememiş ve çağdaş anlamda aydınlatamamış olan “ göstermelik” bir cumhuriyet anlayışı ve uygulamalarının oluşturduğu büyük boşluğu “şer ve savaş erbabı” kurnaz ve hazırlıklı bir biçimde doldurmuştur,… kredi kartı denen “çağdaş kelepçelerimize” olan aşkımızı, hayallerimizi satın almaya yarayan sevdamızı terkedecek gücü bulmadan, “onurumuzdan başka kaybedecek bir şeyimiz kalmadı” deyip “dik durmadan” bu belaları aşmak mümkün değildir.
İslâm modern devlete karşı mıdır?
* “İslam” da, “bölücülük” te modern devlete, “ılımlı islam” ve “federal özerk bölge” koşuluyla karşı değildir,.. “baş örtüsü, eğitim sistemi, andımız, hukuk yozlaşması, alfabe, ana dil..vb” adı altında “demokrasiden” söz edilmesi, baskıcı gericilik ve feodal zulmün “cambaza bak” oyunlarıdır,.. ana amaç, yurttaşı dışlayan “ümmet”, ve milleti ve milli ruhu dışlayan, sadece halk temelinde oluşacak “ayrı devlettir”.
… Modern devlet düşüncemiz nedir?
Ahlaklı insan, ahlaklı yurttaş,… dünyadaki ve yurdumuzdaki bütün ahlaklı, dürüst insanlar kardeştirler.
… Üretken, paylaşımcı, zulme boyun eğmeyen…
…Üretken olabilmek için insan onuruna yaraşır bir barınma ve beslenme ortamı ve bunu sağlayabilecek bir aile yapısı gereklidir, sosyal devlet ve aile çocuğu yeteneği doğrultusunda yönlendirip gelişmesini, yani üretken olmasını sağlamalıdır,… dünyada ve ülkemizde böyle bir durumdan söz edebilir miyiz,… hayır,… öyleyse “zulme boyun eğmeyen” bir muhalif duruştur aslolan.
… Paylaşımcı olabilmek için ürettiklerimizin emek karşılığı, hak ediş temelinde adil bir anlayışla bölüştürülmesi gerekir,…dünyada ve ülkemizde böyle bir düzenden söz edilebilir mi,..hayır, …öyleyse, “zulmü kabul etmeyen” muhalif bir duruştur aslolan.
…”Zulme boyun eğmeyen” şıkkı belirleyici oluyor, bu da örgütlü mücadele anlamına gelir, ölçü ve
edep içerisinde,… ölçü “akıl”, edep ise “vicdan” demektir, bu iki kaynak, “duyarlılık” saf suyu ve temiz havasıyla beslenir.
*Soruya hamiş: … Bizleri birleştiren, koruyan, kaplayan çatının adı “Ahlaklı insan, ahlaklı yurttaş” çatısıdır. Tüm farklılıklarımız bu çatıyı beslediği ölçüde saygındırlar,...siyasi görüş, etnik farklılık, manevi aidiyetimiz bu büyük çatıyı ayakta tutan değerlerdir.
...“ Acının, ezilmişliğin, cehaletin, yoksulluğun, sömürünün, etnik, siyasi, manevi kimliği olmaz.
- Lâisizmin “değiştirilemez bir madde olarak” anayasaya konmuş olması da, din istismarını ve dolayısıyla, artık Müslüman Kardeşler’in bir (hadi kolu demeyeyim de) versiyonu olduğu her gün biraz daha belirginleşen AKP’nin iktidar olmasını önlemedi. Bu durumda, (bir zamanlar silâhlı kuvvetlere uygulanan siyaset yasağı gibi) imam hatip ve ilâhiyat eğitimi almış kişilerin de siyasete bulaşmalarını önleyecek önlemlerin alınmasını nasıl karşılarsınız? (Ordu kışlasına, din adamları camilere!)
… Uygulanacak yasakların seçimi “esas niyeti” belirler, eleştirdiklerinizle yolunuz, tüm iyi niyetinize rağmen eşse, markası farklı bir buyurgan olursunuz, o kadar.
… Laiklik anlayışı, din değerlerinin, devlet yönetimi, kamu hizmetleri ve milli eğitim alanlarının dışında tutulmasıdır diyebiliriz kısaca. Peki, eğitim ve milli gelirden hak ettiği payı alamayan halk acaba nasıl düşünür, nasıl düşünsün istenir?
… en hassas konu olan “kadına” nasıl yaklaşır insanlar? Giyimi, aile içindeki davranışı, toplumdaki yeri, ve özel yaşantısının nasıl olması istenir, toplum yapımıza ve cumhuriyet değerlerine uygunluğu nasıl olmalıdır toplumsal barış adına?
… genç kızın dekoltesi açıksa “laik” kesimdendir, başı örtülüyse “dindardır”. Toplumda ortak değerler paylaşılırken, “ölçülü ve edepli” bir laik ve dindar duruş sergilenebilir mi, yoksa toplumsal ortak huzur diye bir düşünce özgürlüklere saldırı mıdır?
… evli, bekâr ya da dul bir kadın, toplum içinde nasıl bir duruş sergilerse hem cumhuriyet hem de
geleneksel değerler arasında sağlıklı bir köprü oluşturur, böylesi ince bir duyarlılık özgürlüklere saldırı mıdır?
… çalışan kadının topluma katkısının saygın ve yararlı olduğu, farklı düşünenleri incitmeden nasıl anlatılabilir ve özendirilebilir?
… laiklik sınırsız bir özgürlükler manzumesi midir,… ip külotunuz kalça arasından düşük kot pantolonunuzu aşarak tebessüm ederken, tişortunuzdan taşan sütyensiz duruşunuz bir “laiklik ve cumhuriyet” ifadesi midir?
…yalnızca gözleri açık bir kara çarşaf altında kocasının ya da babasının arkasında yürüyen kadın “veda hutbesindeki” kadın anlayışına uyar mı?
…yukarıdaki görüntüler sizin gibi düşünmeyenleri rahatsız edebilir mi, bunlar az gelişmiş toplumlarda futbol takımı forması gibi “taraftarlıklar” oluşturur mu, bütün bunların toplumsal barışa katkısı ne olur, bu konulara özen göstermek “çağdışılık” mıdır, “dinsizlik” midir?
… cumhuriyet değerlerine bağlı olduğunu söyleyen laik bir yurttaş, “namaz, oruç, kuran” dediğiniz zaman size küçümseyen bir gözle bakarsa neler hissedersiniz?
… sözde dindar size “dinsiz, gavur cumhuriyet laikçisi” derse neler hissedersiniz?
…Anayasadaki laiklik ilkesi, başucu kitabımızdaki, “oku, anla, uygula” gerçeği gibidir, laik ya da dindar kişi, okuyup, anlayıp, fikirlerini “hayırdan ve barıştan” yana uygulayamadığı sürece, ekeceği tohumlar “şer ve savaş” tohumları olacaktır, bu noktada sorumluluklar ortaktır.
…” hem laik hem dindar olunmaz” diyenler oniki yıldır yönetimdeyse, 1946 dan başlayarak bu ülkeyi yönettiğini zannedenler görevlerini yapamamışlar demektir, hiçbir iktidar gökten düşmez, siyaset boşluk kabul etmez, bundan sonra yapmamız gereken, “okuyup, anlayıp, toplumsal barış için hayata geçirmek” olmalıdır, siyasî partiler ve sivil toplum örgütleriyle aile ve sosyal devlet uyum içinde olmalıdır.
*Soruya hamiş:… Kutsal kitabımızdaki çok eşlilik, faiz, boşanma, miras gibi konular laik düzende değişebilmişse, bunun için gerekli toplumsal uyum oluşturulabilmişse, laiklik ve inanç bir arada
yaşayabilir demektir, maddî ve manevî anlamda huzurlu bir toplum “politikacıların oy tuzağına” düşmeyecektir.
..Sözlük;
…( Hamiş: emekli öğretmen Hamiye teyzenin, eşi kadastrodan emekli Hami amcayı çağıran cilveli sesi!…)
… Mizah devrimcidir… Dostlukla.
İnsanım, yurttaşım,…
Ahlaklıyım, üretkenim, paylaşırım, zulme boyun eğmem,…
Yasam, ölçü ve edeptir,…
Özgürlük ve bağımsızlık tabiatımdır,…
Ülküm yükselmek, çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak ve aşmaktır,…
Varlığım Türk milletine, cumhuriyetine ve devrimlerine armağan olsun…
Timur Selçuk.
…Diğer yazılar için: www.timurselcuk.net (sohbetler bölümü).